Bir zamanlar hayal bile edilemeyen birçok buluşun bugün hayatlarımızın ayrılamaz birer parçası olduğu düşünüldüğünde, şu an için bize çok uzak gelen gelişmelerin gelecekte bir zaman diliminde vazgeçilmezimiz olabileceğini söyleyebiliriz. Örneğin günümüzde elzemliği tartışılmaz olan bilgisayarlar bir zamanlar günlük hayattan oldukça uzak, devasa makineler olarak biliniyordu. Benzer şekilde bugün, bizler için hala yabancı olsa da geleceğin dünyasına rezervasyonunu yaptırmış bir gelişme var: Kuantum bilgisayarları.

Kuantum fiziği baz alınarak geliştirilen kuantum bilgisayarları, 1980’li yıllarda yalnızca bir teoriyken günümüzde hayata geçmiştir fakat kullanım alanı oldukça kısıtlıdır ve hala gelişme aşamasındadır. Kuantum Teorisi’ne göre bir parçacık aynı anda iki ayrı kuantum durumunda olabiliyordu ve bu durum “Süper Pozisyon” olarak adlandırılmaktaydı. Ayrıca parçacıkların bulunacağı yerler kesin olarak saptanamayıp ancak olasılıksal olarak hesaplanabiliyordu. Dolayısıyla klasik fizikte olduğu gibi kesin sonuçlardan, determinist bir yaklaşımdan söz edilmemekteydi. Bu duruma benzer bir tezat, kuantum bilgisayarları ve klasik bilgisayarların çalışma prensipleri arasında da görülmektedir. Klasik bilgisayarlar, yalnızca 0 veya 1 değeri alabilen bitler aracılığıyla işlem yapabilen işlemcilere sahiptir. Kuantum bilgisayarlarındaysa işlemler kübitler aracılığıyla yapılmaktadır. Kübitlerin en temel özelliği 0, 1, 0 ve 1 hatta 0-1 aralığından rassal bir değer gibi değerler alabiliyor olmalarıdır. Özetle klasik bilgisayarlarda bir bit kesin olarak siyah ya da beyaz olurken, kuantum bilgisayarlarında bir kübit siyah, beyaz ve gri olabilir.

Kuantum bilgisayarları bu sayede sıradan bilgisayarların yapamadığı işlemleri yapabilir. Ayrıca klasik bilgisayarlardan çok daha yüksek işlem gücüyle ve çok daha yüksek hızlarda çalışabilirler. Çünkü klasik bilgisayarlar her potansiyel sonuç için art arda ayrı işlemler yaparken kuantum bilgisayarları bütün potansiyel sonuçlar için aynı anda işlem yapar. Bu çerçeveden bakıldığında, milyonlarca ihtimali aynı anda hesaplayabilen çok güçlü bilgisayarlardan söz ettiğimiz anlaşılmaktadır ve bu teknoloji çok boyutlu evren simülasyonları, sanal dünya mimarileri gibi klasik bilgisayarların destekleyemediği çalışmalarda kullanılmaya adaydır. Ayrıca büyük verinin analizinde, DNA örneklerinin çözümlenmesinde kuantum bilgisayarlarının kullanılmasıyla, ilgili alanlarda devrimsel gelişmelerin yaşanacağı öngörülüyor. Klasik bilgisayar sistemlerine dayanan yapay zeka teknolojileri bile bu denli ses getirmişken, kuantum bilgisayarlarının yapay zeka ile birleşmesinden doğacak gelişmelerinse çığır açıcı olması bekleniyor.

Tüm bunları bir yana alırsak kuantum bilgisayarlarının fonksiyon alanlarının sınırlı olduğu bir gerçektir ve üstünlükleri çok değişkenli optimizasyon işlemleri gibi belli başlıklar altında öne çıkmaktadır. Örneğin kuantum bilgisayarlarıyla internette gezinmek, Excel tablosu düzenlemek yahut sunum yapmak mümkün değildir. Zaten bu tip tüketiciye yönelik amaçlarla üretilmemektedirler. Şu an yalnızca Google, NASA gibi şirketler tarafından karmaşık matematiksel işlemlerde, simülasyonlarda kullanılmak üzere D-Wave Systems isimli bir şirket tarafından geliştirilmektedirler. Fakat yakın gelecekte tüketime yönelik versiyonlarının da hayata geçmesi beklenmektedir. Geçmişten günümüze teknolojik gelişmeler düşünüldüğünde kuantum bilgisayarlarının yaygınlaşması hatta çok daha güçlü bilgisayarların geliştirilmesi elbette mümkündür. Diğer bir deyişle siyah, beyaz ve griye her an farklı renkler katılabilir ve bir gün rengarenk bir teknolojik dünyaya uyanabiliriz.

Buse US