- Sizleri çeşitli medya kanalları aracılığıyla, gördüğümüz kadarıyla tanıyoruz ancak bundan fazlası olarak size göre kimdir “Sina Afra”, kendinizi nasıl tanıtırsınız?
Babamın mesleğinden dolayı hayatımın uzun bir dönemi yurtdışında geçti. Münster Üniversitesi’nde İşletme bölümünden ve Harvard Business School’dan mezun oldum. Çalışma hayatıma KPMG’de başladım ve genç yaşta ortak statüsüne yükselen kişilerden birisi oldum. 2006 yılında eBay bünyesine katılarak eBay Almanya’da Strateji’den, Avrupa’daki şirket satın almalarından ve iş geliştirmeden sorumluydum. Daha sonra eBay Türkiye’de GittiGidiyor’un satın almasını yaptım. Kısacası üniversiteden sonra kurumsal dünyada çalışmaya başladım ve hayatıma girişimciler girdikten sonra 2006 senesinde kendim de girişimci olmaya karar vererek 2008 yılında Markafoni’yi kurdum. Markafoni’yi kurmak iş hayatımdaki en güzel karardı. Markafoni ile beraber girişimcilik dönemim başladı.
Melek yatırımcı olarak ise 2007’den beri Türkiye başta olmak üzere Almanya, ABD, Hollanda, İngiltere ve İsviçre’de bugüne kadar 40’a yakın yatırım yaptım.
2014’te girişimcilik sayesinde ulaştıklarımı bir nebze geri verebilmek için yardımcı olan sayısız dostum ile beraber Türkiye Girişimcilik Vakfı’nın kurulmasında ön ayak oldum.
2016 yılında kurucusu olduğum tiko.es ile yeni bir serüvene yelken açtık. Ev satma deneyimini dijital çağa taşıyoruz ve yeni nesil gayrimenkul kavramını sahiplenen bir yapıyız. Benim tercihim “işinin başında olan girişimci” olmak yönünde oldu, tam olarak istediğim pozisyondayım. Çok iyi bir ekiple beraber güzel işler çıkartıyoruz. Yatırımcılar ve ortaklarım ile gayet uyumlu ve hızlı bir şekilde ilerliyoruz.
- Kariyer hayatınıza baktığımızda büyük kurumsal yapılardan bir girişimcilik kültürüne geçen ilklerden olduğunuzu görebiliyoruz. İlaveten bir açıklamanızda Skype’ın kurucusu Niklas Zennström’den etkilendiğinizi belirtmişsiniz. Sizce bu noktadaki cesaretinizin kaynağı nedir?
İş hayatında deneyim çok önemli ama daha da önemlisi ne zaman bir ilhamın geldiği. Ben girişimcilik dünyasına geç adım atanlardan olduğumu düşünüyorum. Şimdi “Keşke 20 yıl önce başlasaymışım” diyorum. Skype’ın kurucusu Niklas Zennström’in verdiği ilhamla girişimci olmaya karar verdim, bununla beraber hayatımın her döneminde ilham aldığım kişiler farklı oldu. Her gün yeni fikirler ve bilgilerle dünya görüşümü oluştururken ve bu süreçte sorumluluklarım da çeşitlenirken doğal olarak tarzı, hikayesi ve yaptıklarıyla bana yol gösteren rol modellerim de değişti, çoğaldı: Chrysler eski CEO’su Anthony Lee Iacocca’dan General Electric eski CEO’su Jack Welche’e; Tesla, Space X ve Solarcity Kurucusu Elon Musk bana ilham veren isimlerden oldu.
- Dev şirketleri ve girişimcilik kültüründen gelen start-up tarzı oluşumları karşılaştırınca aralarında sizin gözünüzden ne gibi farklar var? İki yönde de bulunmuş biri olarak iki tarafın da artı ve eksilerinden bahsedebilir misiniz?
Kurumsal hayat ve girişimcilik arasında çok fazla fark var. En önemlisini söylemek gerekirse; kurumsal hayatta zor ve şeffaf olmayan sorunların nasıl üstesinden gelebileceğinizi öğreniyorsunuz. Girişimcilikte ise sorumluluk sizde, sorunlarla tamamen siz başa çıkıyorsunuz.
Yapılan araştırmalarda gençlerin kariyer hedefinde girişimciliğini ve yaratıcılığını kullanabileceği bir iş hayatı istedikleri ortaya çıkıyor. Çalışana yapılan yatırım ve bu yatırımın sürdürülebilir olması gençlerin bir şirketi ideal çalışma ortamı olarak görmesinin en belirleyici unsurunu oluşturuyor. İş hayatından en büyük beklentisinin de “öğrenme ve gelişim” olduğu görülüyor. Bu anlamda start-up’lar sunduğu esneklik, yenilik ve çözümler ile dünya ekonomisinin itici gücü olarak görülüyor. Start-up’ların fark yaratan asıl önemi, bulundukları ortama adeta taze kan sağlamaları veya ferah bir nefes aldırmaları. Son yıllarda geleneksel iş yapış şekillerinin yeni ekonomi çağında yeterli olmadıklarına şahit oluyoruz. Start-up’ların standart bir kurumsal şirket yapılanmasından farklı modeller sunmaları ise karakteristik bir özellik olarak ön plana çıkıyor.
- Bir girişimci olarak sizce girişimcilik kültürü ne kadar sürekli bir kültür olacak? Girişimcilik kültürünün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Türkiye’de girişimcilik konusunda son yıllarda bir “uyanış”, bir “diriliş” yaşanıyor fakat “alt-yapı” ve “kafa-yapı” eksiklikleri nedeniyle ülkemiz kendisinden beklenen gelişimi henüz gösteremiyor. Bu nedenle gençlerin girişimcilik kültürüyle erken yaşta tanışması ve bu kültürü benimsemesi her şeyden önemli. Biz de bu gelişimi hızlandırmak ve girişimci gençlerin önünü açmak adına Girişimcilik Vakfı’nı hayata geçirdik. Amacımız tüm sektörlerde somut proje geliştirmek değil, Fellow Programımız ile Türkiye çapında girişimcilik fikrini yaymak. İlham vermeyi, yaptıkları işin dünyayı değiştirebileceğini, “geri verme” kültürünü ve networking’i daha girişimcinin somut bir fikri yokken anlatmalıyız ki girişimci benliğinin vazgeçilmez bir parçası olsun. Bu kültürün yaygınlaşmasından sonra da fikirleri yatırımlarla desteklemek geliyor.
Yeni ekonomi çağı “yaratıcı ekonomi” olarak da isimlendiriliyor. Dünya genelindeki start-up başarıları bu çağın isimlendirilmesinde büyük bir rol oynuyor. Girişimciliği bir kariyer yolu olarak gören gençlerin sayısının arttığını da görüyoruz. Daha fazla ilham ve cesaretle start-up kültürü adına daha gelişmiş bir Türkiye göreceğimizi düşünüyorum. Genç zihinlerin daha yaşanılabilir bir dünya için, birbirinden farklı soruna veya ihtiyaca yönelik fikirler ürettiğine şahit oluyoruz. Zihniyet dönüşümü ile aslında kastettiğim tam olarak bu: hem paydaşlarına hem ekosisteme hem de küresel ve yerel sorunlara sürdürülebilir çözümler üretebilen girişimler. Bu anlamda belli bir kesime değil, toplumsal faydaya yönelik, doğrudan ihtiyaca cevap veren ve etkili çözümler üreten sosyal girişimlerin de önümüzdeki yıllarda ön plana çıkacağını söyleyebilirim.
- Girişimcilik kültüründe ağırlıklı olarak yapay zeka ve uygulamaları, blockchain, nesnelerin interneti, büyük veri gibi dijitalleşmiş teknolojinin izlerini görmekteyiz. Sizce geleceğin girişimcilik trendleri teknolojiden öte neler olacak? Sizce dijitalleşmenin haricinde ayakta kalmak mümkün müdür?
Teknoloji dünyasında gelişmeleri yakından takip etmek çok önemli. Bu kapsamda son beş yıl içerisinde girişimlerin e-ticaretten SaaS Pazar yerleri, Virtual Reality (sanal gerçeklik) ve yeni servis kurgularına doğru kaydığını söyleyebiliriz. Küresel boyuttaki gelişmeler Türkiye’de de finansal teknoloji alanındaki ivmelenmeyi destekleyen alanlarda önemli çalışmalar yapılmasına olanak sağlıyor. Kripto paralar konusu 2021 yılında da çok konuşulacak. Bu alanı genişletmek için çeşitli yatırımlar yapılacak. Kripto paraların ve Blockchain’in geleceğine inanıyorum. Bu gelecek tanımında kripto paralar verimliliği artıran araçlar olacak. Son olarak büyüme potansiyeli gördüğüm bir diğer alan ise; karlı duruma geçmiş olan start-uplar. Kar elde etmeyi başaran online girişimlerin son 5 yıl içinde e-ticaretten Saas, pazar yerleri ve yeni servis kurgularına kaydığını görebiliyoruz. Tabi ilgi alanlarım sadece bunlarla sınırlı değil, iyi bir fikir beklentilerin dışında şaşırtıcı da olabilir.
- Hem bir girişimci hem de bir yatırımcı olma tecrübelerinizden yola çıkarak sizce doğru bir girişim veya bir yatırım nedir ve nasıl anlaşılır?
Girişimcilik hayatımın vazgeçilmezi, ancak girişimci odaklı bir yatırımcıyım aynı zamanda. Yani girişimcinin tutkusu ve heyecanı benim için çok önemli. Uygulamaya ve gelir modeline her zaman fikirden çok daha büyük prim veriyorum.
Ülkemizde çok az yatırımcı bulunduğundan, şu aralar yatırımcılar girişimcileri seçiyor. Aslında bunun tam tersi olması gerekiyor. Yatırımcıların girişimci tarafından seçilmesi lazım. Yatırımcı seçerken mutlaka onun daha evvelki girişimleriyle konuşmak gerekiyor. Eğer tavsiye ediliyorsa, o isim adaylar arasına alınmalıdır. Deneyimsiz yatırımcıya “lead-investor” denilen ana yatırımcı rolü bırakılmamalıdır. Deneyimsiz yatırımcının önce birkaç tur “co-investor” olması makbuldür.
- Bir girişimin veya bir yatırımın sizce anahtar noktaları nelerdir? Başarılı olmanın ve ayakta kalmanın şartları doğru bir girişim veya yatırım olmasından öte hangi etmenlere bağlıdır?
Her şeyden önce iyi bir girişimci etrafında olan biteni iyi analiz edebilmelidir. Çevresindeki fırsatları görebilmesi için daha bütüncül bir bakış açısına sahip olması gerekiyor. İhtiyaçları iyi analiz edebilmesi için tüm etmenleri bir arada düşünebilmesi gerekiyor. Girişimcilik zor ve sancılı bir süreçtir, çünkü girişimci olmak her gün karar vermek anlamına geliyor. Girişimcinin en önemli anahtar noktalarından biri ise ne yaptığını anlatabilmesidir. Önce yakın çevresine, sonra muhtemel ortaklarına, daha sonra yatırımcılara ve tabii ki müşterilere. Yani sürekli kafasındaki fikri birilerine anlatması gerekiyor. Girişim henüz fikir aşamasındayken ilk etapta üretilecek ürünün veya verilecek hizmetin bir problemi çözüyor olup olmadığı iyi analiz edilmelidir. Doğru fikri bulmak bile bazen girişimin başarılı olacağı garantisini vermez. Girişimi gerçekleştirme yolunda adım adım ilerlerken her türlü engele karşı B planı tasarlayan ve bu engellere karşı mücadeleci olan girişimler kazanıyor. Bu nedenle girişimcilerin ve proje sahiplerinin bu noktaları göz önünde bulundurarak ihtiyaçları belirlemeleri ve eksiklerini gidermeleri gerekiyor ki bu da pazardaki eksikliği doğru zamanda herkesten önce fark etmeyi gerektiriyor. Sonrasında da adım adım tüm süreci doğru zamanlamalarla organize etmek gerekiyor.
- Pandemi döneminin getirdiği ekonomik dalgalanmanın girişimci ekosistemini nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz, girişimciler yeni döneme nasıl tepki verecekler?
Öncelikle girişimcilerin bu dönemi ayakta kalarak atlatması gerekiyor. Ayakta kalmak şirketi yüzdürebilmek anlamına geliyor. Karantina dönemi bittiğinde nakit akışınız bozulmadıysa, “hayatta kalan” oluyorsunuz. Sıkı bir nakit yönetimi, masrafların kısılması, belki yeni yatırımların bulunması veya mevcut yatırımcıların yardımıyla bu dönem atlatılabilir. Hayatta kalmayı en değerli varlığınıza borçlusunuz: Çalışanlarınıza ve ekibinize. Bir start-up’ın en değerli varlığı çalışanlarıdır, bunu unutmamakta fayda var. Her sektör değişik bir şekilde etkileneceğinden, genel bir ortalama dayanma süresi söylemek zor. Karantina ve Covid19 döneminden karlı çıkacak şirketler olduğu gibi bazı şirketler bulundukları sektör dolasıyla zincirleme bir sürecin içine girebilirler. Bu kriz geçtiğinde ve her şey normalleştiğinde, insanların ve özellikle sizin kendi ekibinizin sizi nasıl hatırlamasını istersiniz? Bu soruyu önemli kararlar almadan önce kendinize sormanızın faydası var. Krizler her zaman mevcut dengeleri değiştirir ve liderlik vasfı olanları çok öne taşır. Ancak krizlerde kimin lider olup kimin tatlı su kaptanı olduğu da belli olur. Kesinlikle böyle bir dönemden geçiyoruz.
- Pandemi döneminde çevik olan firmaların daha çabuk uyum sağladıklarını gözlemledik. Türkiye’deki girişimciler bu döneme hızlı uyum sağlayabildi mi, yatırımcıların gözünden Türkiye’deki girişimcilere olan bakış açısı nasıl değişti?
Yeni normal girişimcilerin karşısına yeni fırsatlar çıkartacak. Eminim girişimcilerin ve girişimci olmak isteyenlerin bir bölümü “fırsatları kaçırma duygusu” olarak adlandırıla FoMo’yu yaşıyorlar. Fırsatları görmek ve değerlendirmek gerekecek. Bu çok heyecan verici. Hangi tarafa bakarsam, ben hep fırsat görüyorum ve birilerinin bunları değerlendireceğini biliyorum. Ama şu an yaşadığımız dönemin asıl büyük fırsatı bir toplum olarak kendimizi yeniden yaratabilme fırsatı.
- Türkiye’de e-ticaret sektörünün zirve yaptığı bir 10 yıl yaşadık. Önümüzdeki dönemde ilginin hangi sektöre kayacağını düşünüyorsunuz, girişimcilik hayali kuran kişiler nerelere yönelmeli?
Girişim dünyası sürekli bir değişimin içinde. Tek değişmeyen değişimin sürekliliği. Ama yine de değişmeyen bazı gerçekler var.
Türkiye’de tüm sektörlerde girişimci ortaya çıksa da özellikle teknoloji sektörü oldukça ön planda. Yani artık Türkiye’de girişimcilik, teknoloji girişimciliği olarak çıkıyor karşımıza. Girişimcilerin odak noktaları son senelerde çok değişti. 10 sene önce ana alan e-ticaretti. Bugün ise fintech (finans teknolojisi) ve gaming ön planda. Türkiye’de 40’ın üzerinde fintech start-up’ı var ve en az bir o kadar gaming şirketi kuruldu.
Ülkenin yaşadığı ekonomik sorunlardan dolayı Türk girişimciler yurt dışına açılmak zorunda. Bu da iki türlü mümkün: Ya üretimi Türkiye’de tutup satışları yurt dışından kazanarak (döviz) ya da şirket merkezlerini daha iyi fonlama şansı için yurt dışına taşıyarak.
Zamanın değişimini de iyi değerlendirmek lazım. Örneğin muhtemelen sosyal mesafelendirme dönemine giriyoruz. Bunun her girişime etkisi olacak. Belki sadece pazarlama dilinizi değiştirmek gerekecek, belki ürünlerin paketlemesini, belki de daha geniş etkileri olacak. İş yapma süreçleri de değişecek, hayatımızda evden çalışma veya video konferans daha kuvvetli bir yer alacak. Tabii ki bu süreç yeni trendler de çıkartacak. Örneğin ileride olabilecek salgınlara karşı ilaç, test, aşı veya malzeme üreten start-up’lar göreceğiz diye düşünüyorum. Biyoteknoloji yeniden çok gözde bir yatırım alanı olmaya aday.
- Girişimcilik Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı’sınız. Buradan girişimcilik kültürünü benimseyen genç arkadaşlarımız için önerileriniz neler olur?
Bir defa artık çok hızla değişen global bir dünyada yaşıyoruz. Ne alanda çalışıyor olurlarsa olsunlar dünyayı takip etmeleri, farklı disiplinlerden beslenmeleri çok önemli. Girişimcilik özelinde baktığımızda bile başarılı girişimciler sanatla, sporla, kültürel aktivitelerle haşır neşir olan, dünyaya farklı pencerelerden bakabilen insanlar. Özellikle günümüz Z kuşağı gençlerinde yaşadıkları toplumda etki yaratma, değişim yaratma ve bununla anılma motivasyonu çok yüksek. Ancak yaşadığınız toplumda farklı bir şey söyleyebilmek için yaşadığın çevreyi iyi analiz edebilmek ve dünyada neler yapılıyor onu görebilmek lazım. Bugün teknolojinin, inovasyonun bu kadar hayatımızın içinde olması ve hızlı değişmesi de yaşam tarzımızı dönüştürüyor tabii ki. Bu sürece de adapte olabilmeleri çok önemli. Öte yandan bu sistemin kendisi de gençler üzerinde bir deformasyon yaratıyor elbette. Her şeye çok kolay ve hızlı erişebildikleri bir çağın içinde büyüyorlar. Bunun da bir etkisi olarak gençler hızlı tüketen ve çabuk sıkılan bir yapıya bürünüyorlar. Kolay yoldan başarıyı ve maddi bağımsızlığı elde etme eğilimindeler. Tabii bir yandan da çok rekabetçi bir dünyanın içinde yer bulmaya ve dahası iz bırakmaya çabalıyorlar. Bunun için daha mücadeleci olmaları gerektiğini ve hayattaki tutkularını, güçlü yanlarını keşfetmeleri gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hiçbir başarı ne girişimcilik ekosisteminde ne de başka sektörlerde altın tepside sunularak elde edilmedi.
- Biz genç mühendis adaylarına ve gençlere sizlerin tavsiyeleriniz nelerdir, neler önerirsiniz?
Başarının büyük bölümünün şansa dayalı olduğuna inanıyorum ama şansın da çok fazla çalışanlara geldiğine inanıyorum. Girişimciliğin çok güzel bir kariyer alternatifi olduğunu da unutmasınlar. Girişimci olmak insanı bağımsız ve güçlü yapıyor. Hızla değişen global bir dünyada yaşıyoruz. Ne alanda çalışıyor olurlarsa olsunlar çok çalışsınlar, teknolojik bilgilerle kendilerini donatsınlar ve eğitimi hayat boyu süren bir süreç olarak görsünler. Girişimcilik özelinde baktığımızda başarılı girişimciler sanatla, sporla, kültürel aktivitelerle haşır neşir olan, dünyaya farklı pencerelerden bakabilen insanlar.