- Bize kendinizden bahseder misiniz, siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Ben ShiftDelete.Net’in kurucusuyum, endüstri mühendisiyim ve bir aile babasıyım. Kendimi bu şekilde tanımlamayı uygun buluyorum çünkü yirmi dört saatin büyük bir kısmını bunlar alıyor. Kendi sosyal medya hesaplarıma da daha fazla vakit ayırmaya başladım. İlgilendiğim konular bunlar şu anda.
- Endüstri Mühendisliği mezunu olarak aldığınız lisans eğitiminin kariyerinizde ne gibi olumlu-olumsuz etkileri oldu?
Ben öğrenciyken hocalarımız verimliliğin, iş etüdünün hayatımızın bir parçası haline gelmesi gerektiğini söylüyorlardı. Mesela ben çay demliyordum demliği tutuyordum sağ elim boşta kalıyordu. Ben eğitim aldıktan sonra, dersten sonra dedim ki benim bu sağ elim neden boş? Dedim ki 0,5 saniyeyi daha verimli kullanabilirim; işte gideyim, çaydanlığa su koyayım, şekeri getireyim falan. Bu benim kafama yerleşti, şimdi de hayat felsefesi haline gelince bizim için yaptığım bütün işlerde verimliliği esas almaya başladım. Verimlilik, verimlilik ve verimlilik… Yani tamamen bu. Baktığınız zaman rakiplerimize göre çok daha az sunucu sayısında altyapımız var ve bunlarla ben siteyi daha çok çevrimiçi hale getirebiliyorum. Ekip sayısına baktığınız zaman daha az ekibimiz var ama daha çok iş yapıyoruz. Tabi bu beraberinde stres de getiriyor, stresi de yönetmek gerekiyor, stratejiyi de yönetmek gerekiyor. Üretim planlamasından, iş etüdüne; stratejik planlamadan, pazar analizine ve pazarlamaya kadar birçok alanda ben Endüstri Mühendisliği lisans eğitiminde ne öğrendiysem bunları uyguluyorum şu anda.
- Geçmişinize baktığımızda bir dergi geçmişiniz olduğunu görüyoruz. Bunun kariyerinizde ne gibi artıları ve eksileri oldu?
Derginin bana çok faydası oldu; birincisi içerik üretmek çok önemli şu anda. Ne olursanız olun, ne olmanın hayalini kuruyor olursanız olun içerik üretin. İçerik üretmenin şuna faydası var: Ne istediğinizi yazıya dökebilmek için kırk kere düşünüyorsunuz, araştırıyorsunuz ve ondan sonra yazıya döküp paylaşıyorsunuz. Bunu otoriteler okuyacak, bunu rakipler okuyacak, bunu insanlar okuyacak. Ondan ötürü yazmak çok önemli, içerik üretmek çok önemli. Ben açıkçası bu konuda çok fazla içerik ürettiğim için ne yapmam gerektiğini de çok iyi biliyordum. Derginin bana bu faydası oldu. Bunun dışında yayıncılık alanına girmemi sağladı. Ben bu sektöre girdiğimde yayıncılıkta henüz dijital dönüşüm gerçekleşmemişti. Ben bu dönüşümü bizzat yaşadım. İnsanlar internet sitesinin, bir internet şirketinin ne olduğunu bilmediği zamanlarda ben insanlara internet sitesini sosyal medyayı, videoyu anlatmaya çalıştım. Erken başladığımız için ve doğru zamanda, doğru yerde başladığımız için de şimdi bunun meyvelerini topluyoruz.
- İlk kez girişimciliğe nasıl adım attınız, bu noktada hayatınızdaki kilometre taşı olarak neyi gösterebilirsiniz?
Ben girişimciliğe beş yaşımda adım attım. Annem ve babam bana bir tane terazi almıştı, dediler ki bunlarla insanları tart. Ben önce çok utanmıştım. Yani bizim paraya mı ihtiyacımız var? Yok. Neden böyle bir şey yapıyorum? İşte bir dene bakalım, bakalım yapabilir misin? İlk utandım, sonra yoldan geçen birisi ben herhangi bir şey söylemeden tartının üzerine çıktı, kendi kilosunu öğrendi ve para bıraktı gitti. Bu iş benim çok hoşuma gitti, ondan sonra yoldan geçenleri çağırmaya başladım: Kilonu öğrenmek ister misin, kaç kilo olduğunu öğrenmek ister misin? Şimdi bayağı ciddi işler bunlar tabii değil mi? Bayağı risk. Kilonu öğrenmek ister misin deyince bayağı sıkıntı çıkabilir. O zamanlar insanlar öğrenmek istiyordu, garip bir dönem. Sonrasında ben bu paranın sıcaklığını 5 yaşında öğrenmiş oldum. Daha sonrasında ailem okulun kıymetini bilmem için dayımın işyerine gönderdi: Ankara sitelerde bir mobilya döşeme atölyesi. Orada çok ağır şartlarda çalıştım. O da kitabın, üniversitenin çok keyifli, çok rahat yerler olduğunu bana aşıladı. Kilometre taşlarım bunlar. Sonrasında üniversitedeyken bir iletişim/radyo şirketinde çalıştım. Bu da bir kilometre taşıdır benim için. Sonrasında internet sitesini almak, ADSL abonesi olmak, bir domain satın almak da benim için bir kilometre taşı.
- Günümüzde girişimciliğe veya yeni girişimlere karşı olan ilgiyi bir girişimci olarak nasıl yorumluyorsunuz? Birer üniversite öğrencisi olan bizlere bu konu hakkında verebileceğiniz öneriler nelerdir?
Valla biz zamanında girişimciliği anlatmaya çalışmıştık. ShiftDelete.Net olarak biz insanları pozitif anlamda yönlendiriyoruz. Şimdi ise girişimcilik bir moda oldu. Herkes ben girişimciyim diyor. Şimdi de doğru zamanda, doğru girişimde yer almayı insanlara tavsiye etmeye çalışıyoruz. Çünkü yapılanı bir daha yapmaya çalışandan tutun kopyalamaya çalışan, yanlış yere kürek çeken birçok kişi var. Tabii bunlar hiç yoktan, sıfırdan iyidir. Bunu kesinlikle söyleyeyim ama bir şey yapmaya çalışıyorsak da daha iyisini yapmaya çalışalım. Örneğin; facebook.com yapılmış, bunun altında yatan gerçekleri görüp ona uygun bir şey yapmamız lazım ama baktığımız zaman birisi çıkıp “Ben de Anadolu facebook.com’u yaptım, yerli ve milli Facebook…” dediği zaman bu çok doğru bir girişimcilik örneği olmuyor. Şimdi de bunu anlatmaya çalışıyoruz. Girişimcilik olmazsa olmaz çünkü çözmemiz gereken çok sorun var. Girişimci bu sorunları tanımlayıp ona uygun çözüm geliştiren kişidir. Şu anda bizim ülkemizde çözmemiz gereken çok sorun var, o nedenle biz destekliyoruz. Girişimlerin bir parçası olmak istiyoruz, ücret almadan medya desteği veriyoruz. Bizim duruşumuz bu.

- Geçmişteki röportajlarınızda sizin pek çok farklı girişimcilik deneyiminiz olduğunu görüyoruz. Bu noktada ne gibi deneyimler kazandınız?
Ben hala deneyim kazanmaya çalışıyorum en başta bunu söylemeliyim. Bununla beraber verimli çalışmanın çok önemli olduğunu gördüm. Yani çok çalışmanın, çok uykusuz kalmanın yerine verimli çalışmanın çok daha değerli olduğunu geç de olsa anladım ve doğru insanlarla doğru yerde olmanın çok çalışmayla alakası olmadığını da anladım. Bazen insanın şansa da ihtiyacı oluyor ama şans dediğiniz şey de hareket eden bir şey olduğu için ona çarpma ihtimalinizi yükseltmek için sizin de hareket etmeniz gerektiğini söyleyebilirim. Bununla beraber kendi deneyimlerimde şunu da söylemek isterim ki yetenekleri muhafaza etmek apayrı, yetenekler üstü bir yetenek. Geçmişe döndüğümde bu hataları görüyorum yani “İyi yetenekleri daha fazla muhafaza edebilir miydim?’’, diye soruyorum. Edebilirdim ama önümüzdeki engel bölgedeki genetik yapı. Bir kitap okuyorsunuz; “Google Nasıl Yönetilir?” çok güzel metotlar paylaşmışlar ve okuduktan sonra tamam diyorsunuz ben bu metotları kendi şirketime uygulayayım; olmuyor başka bir sonuç veriyor. O nedenle bölgenin dinamiğini ve insanların genetiklerinde yer alan dinamikleri de anlayıp bir yönetim stratejisiyle ilerlemenin çok iyi olacağını düşünüyorum.
- Yine geçmişteki konuşmalarınızdan birinde doğru zamanda doğru yerde olmanın önemine dikkat çekmiştiniz. Böyle düşünmenize sebep olan çok özel bir anınız var mı?
Birden fazla anım var. Bir tanesi hepsiburada.com’un kurucusuyla bir araya gelmek. Bize çok büyük desteği olmuştu. Hepsiburada.com’da video ihtiyacı olabileceğini anlatmıştık sonrasında o kişi de bunun doğru olduğunu söyledi ve destekledi. Biz çok hızlı büyüdük o zaman çünkü bir marka Türkiye’de satılmak istiyorsa mutlaka hepsiburada.com’la çalışmak zorunda; o teknoloji markası hepsiburada.com’un kapısını çaldığında hepsiburada.com da şunu söyledi ona “ShiftDelete.Net ile çalışıp video içeriği üretir misiniz?”. Bu bize muhteşem bir pastı ve biz de onu gole çevirdik. Hala onun kaymağını yiyoruz diyebilirim. En büyük kilometre taşımız buydu. Son zamanlarda ise küresel çapta markaların tepe yöneticileriyle bir araya gelmek onlara kendimizi ve ülkemizi anlatmak bizim için çok özel bir zaman.
- Günümüzde girişimcilikte güncel ve aktif kalmanın önemi ortada, bu konuda sizin neler yaptığınızı merak ediyoruz ve de bizim için önerebileceğiniz bir şeyler var mıdır?
Kesinlikle var; ben burada sizin gibi değerli arkadaşlara şunları öğrenin, bunları öğrenin demekten ziyade ne yapmamaları gerektiğini tespit etmelerinin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Önceden bir içeriğe ulaşmak büyük bir problemdi. Mesela benim üniversite sınavına hazırlığım şöyle başladı; Yozgat’ın Yerköy ilçesindeydik o zaman. Yerköy ilçesindeki komşum iki sene önce sınava girmişti, kullandığı dergiler vardı, ben onları teker teker silerek onları tekrar çözdüm. Şimdi içeriğe ulaşmaktan bahsediyorum, o zaman ben şanslıydım çünkü böyle, komşumun kullanmadığı bir kitabına erişimim mümkündü. Çünkü internet yok, kütüphane o kadar zengin değil ve kütüphane her yerde yok. Şimdi her taraf içerik. Yani sizin ihtiyacınız olan içeriğe bir arama motoru sayesinde hızlıca ulaşabiliyorsunuz ama bugün en büyük dertlerden bir tanesi de sadece içeriğe değil her şeye erişebiliyorsunuz: oyun, video, müzik, film, sosyallik… Şimdi burada eskiden beri değişmeyen tek bir şey var; bir günün yirmi dört saat olduğu. Bu sefer yönetmen gereken şey; “Neleri görmek zorunda değilim?”. Ben açıkçası bu listeyi yapmanız gerektiğini uygun buluyorum. Mesela ben artık siyasi haberleri okumuyorum, oyun/mobil oyun pek oynamıyorum -Counter Strike: Global Offensive oynuyorum bir 20 dakika, onun dışında oynamıyorum-. Tabii herkese siyasi haber okumayın, oyun oynamayın demiyorum; ben sadece kendi kişisel deneyimlerimi anlatıyorum. Bunun gibi listelerim var, bunlardan kalan zamanı bu sefer de doğru içeriğe ulaşmak için kullanıyorum.
- Üniversite yıllarınızı nasıl hatırlıyorsunuz? Şu an hala üniversitede olan bizlere tavsiyeleriniz nelerdir?
Ben üniversite öğrenciliğini bir buçuk iki yıl yapabildim. İkinci sınıftan sonra üniversitede iş buldum çünkü üniversitede üniversitenin güvenlik açığını bulunca üniversite beni işe aldı. Sonrasında derslere pek katılamadım. Kendi notumu değiştirebileceğim sunucuya erişimim vardı ama asla böyle bir şey böyle bir hile yapmadım. Genellikle üniversiteyi sosyal bir ortam olarak görüyorum çünkü bir an önce bir projenin parçası olmamız lazım çünkü teorik bilgi bize veriliyor artık teorik bilgiyi alabilmek için illa bir sıraya dizilmek gerekmiyor ama bir sıra arkadaşıyla sohbet etmek, bir kafeteryaya gitmek, kütüphaneye beraber gitmek bambaşka bir sosyal deneyim. O nedenle üniversiteye olan bakış açım bu. Benim üniversitedeki deneyimlerim de bu. Ben üniversiteyi yedi yılda bitirdim çünkü sekizinci yıla kalırsa atılıyordum. Çünkü hep uzadı hep projeler üzerinde çalıştım. Deneyimlerim böyle.
- Teknolojiye olan ilginiz mi sizi böyle bir girişime yöneltti yoksa piyasada eksikliğini gördüğünüz bir alan olduğu için mi teknoloji konusunda bir girişime atıldınız?
Teknoloji benim ilgimi çekiyor çünkü çarpan sayısını tahmin edemiyorsunuz. Yani teknolojinin bir şeye damlatıldığı zaman böyle çizgi filmler olur ya şişenin içerisinden bir damla atılır, Tom ve Jerry’de var, Şirinler’de de vardı, bir bulut çıkıyor ve içindeki şey başka bir şeye dönüşüyor. Teknoloji bana göre öyle bir şey ve bu beni heyecanlandırıyor. Yani spor evet, 100 metreyi ne kadar hızlı koşabilir bir insan x saniye, x salise bunu işte bir saniye geriye çekmek mümkün mü? Evet mümkün. Şu şekilde eğitim alırsan, böyle hazırlanırsan, şu yaştan itibaren başlarsan, tekniğini değiştirirsen vb. Fakat teknolojinin içerisine girdiği bir şeyde, bu yüzyılda bir saniye geriye çekemiyoruz da bir yılda on kat yavaşlatabiliyoruz ya da hızlandırabiliyoruz. Bu bana daha heyecan verici geldi. Çünkü insanoğlu sabırsız, bir şeylerin sonucunu hızlı görmek istiyor ve bu da teknolojiyle mümkün.
Röportajı Düzenleyen: Muhammed Ali Munduz